Afette en az zarar için yapı ve yalıtım denetimi şart!

İstanbul’da bugün afete dönen yağış, ‘yapı ve yalıtım denetimi’ eksikliğini yeniden gündeme taşıdı. Altyapı yetersizliği, yapılaşmanın kontrolsüz büyümesi ve binaların dayanım gücünü azaltan su yalıtımı eksikliği için çare, yapılaşmanın denetlenmesi ve su yalıtımı yönetmeliğinin çıkarılması. Kentsel dönüşüm ise kritik önemde

İstanbul ’da bugün başlayan ve sadece 1.5 saatte metrekareye 250 kilogram yağdığı belirtilen şiddetli yağmur , alışageldiği üzere şehirdeki tüm hayatı felç etti. Oluşan bina hasarları , su basmaları, sel, trafiğin kilitlenmesi ve kazaların gündeme gelmesi, yağışların İstanbul’da kısa sürede ‘afete’ dönüşmesinin en önemli sonuçları. Başta ‘altyapı yetersizliği’ olmak üzere ‘su yalıtımının eksikliği’ ve kentsel dönüşüme tabi çürük binaların varlığı, İstanbul’un yağıştan en çok yara almasının nedenlerinin başında geliyor.

Yağıştan zarar gören binalar ise bugün eskimiş, yıpranmış, temelleri çürümüş, kısaca kentsel dönüşüm le yenilenmesi gereken konut stoğunu oluşturuyor. Türkiye geneline baktığımızda 22 milyonluk konut stoğunun bugün yaklaşık olarak % 70-80’inde halen su yalıtımı yok. 6.5 milyon konut ise deprem açısından riskli bina statüsünde. Peki depremin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden birinin korozyon olduğunu ve 1999 Marmara depreminde yıkılan binaların % 64’ünün, yetersiz su yalıtımı nedeniyle taşıyıcı betonun içindeki demirin paslanıp çürümesine (korozyona) bağlı olarak çöktüğünü biliyor musunuz?

Afette en az zarar için yapı ve yalıtım denetimi şart!

Su yalıtımsız bina 10 yılda taşıma gücünün yarısını kaybediyor

Herhangi bir yoldan binaya sızan su, oksijen ve beton içerisinde farklı kimyasal içeriğe sahip maddeler ile kimyasal tepkimeye girerek paslanmaya, yani korozyona neden oluyor. Korozyon sonucunda binanın taşıyıcı sistemi öyle zayıflıyor ki, su yalıtımına sahip olmayan bir bina, yapımından sonraki 10 yıl içinde taşıma kapasitesinin yarısından fazlasını kaybediyor. Binanın taşıyıcı sistemini zayıflatan korozyonu engellemenin tek yolu ise su yalıtımı.

Doğru denetim yok, ‘Su Yalıtımı Yönetmeliği’ şart!

Deprem gerçeği ve yalıtım konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek için faaliyetlerini sürdüren

I

sı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği’nin (İZODER) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen

, Emlakjet ’e yaptığı açıklamada, kapsamlı bir su yalıtımı yönetmeliği çıkarılamadığı için binalarda su yalıtımı ile ilgili doğru projelendirme, malzeme seçimi ve doğru uygulamanın yapılıp yapılmadığının denetlenemediğini belirtti. Şen ‘’İZODER tarafından hazırlanan Su Yalıtımı Yönetmeliği taslağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunuldu. Bakanlığın inceleme çalışmalarından sonra hızla yönetmeliğe son şeklini vererek ülkemizin Su Yalıtımı Yönetmeliği’ne en kısa sürede kavuşmasını bekliyoruz. Su yalıtım proje ve uygulamalarının denetlenmesini sağlayacak bu mevzuatla birlikte, olabilecek yağışlarda ancak o zaman bu kadar zarar görmeyeceğiz. Su yalıtımı zorunlu olacak, nasıl yapılacağı, kimler tarafından yapılacağı ile ilgili standartlar konulacak ve denetim getirilecek” diye konuştu.

Metroların içinden bile yağmur gibi su akıyor!

Bugün su yalıtımının sadece çürük yapılarda değil, metro istasyonları gibi önemli alanlarda da doğru uygulanması gerektiğine dikkat çeken Şen, “İstanbul’da bugünkü yağışta metro istasyonlarında yağmur gibi su sızdığı acıklı hali gözlemledik, toprağın altında kalan ve su yalıtımının zorunlu olduğu bu alanlarda sorunlar yaşanması, su yalıtımının denetlenmediğine ve doğru uygulanmadığına somut bir örnek” diye konuştu.

İstanbul’da arsa bulmanın zorluğu ile yapılaşmanın olmadık yerlere uzandığını da kaydeden Şen, “Dere yatağına inşaatların yapıldığına tanık oluyoruz. Kanalizasyon altyapısının bakımsız kalması, yapıların denetlenmemesi, kontrolsüz büyümenin nedeni. Burada yapı denetiminin olması da çok önemli” dedi.

Çözüm, bütüncül bir kentsel dönüşümde!

Eskimiş, yıpranmış, temelleri çürümüş konut stoğunun yenilenmesi kentsel dönüşümün önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Kentsel dönüşüm, nitelikli, otoparkı olan, afete dayanıklı inşa edilen güvenli binalar kadar, bu binaların su yalıtımlı olarak yapılması için de önemli bir fırsat yaratıyor. İstanbul’da altyapı probleminin onlarca yıl öncesine dayanan, hızlı göç ve kontrolsüz yapılaşmanın süregeldiği 60 yıldan daha uzun bir zaman dilimini kapsadığını belirten

Türkiye Veri İşleme Merkezi Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Ömer Türkoğlu

,

Emlakjet

’e yaptığı değerlendirmede bu süreçte 3194 sayılı İmar Kanunu’nun bu sorunu çözmeye yeterli gelmediğini kaydetti. “1960’ları, 1980’leri, yani hiçbir şey yok iken boş arazide gerçekleşen gelişimleri yönetemeyen sistem, şu anki durumu ne kadar sağlıklı yönetebilir?’’ diyerek köklü değişiklikler olması gerektiğine dikkat çeken Türkoğlu, şöyle devam etti:

“Mevcut planlama sistematiğimiz ulusal stratejilerden mekana inen bir yaklaşımı temel alırken, güncel yaklaşımlar noktasal ve farklılaşan etki alanlarına sahip projeler üzerine yoğunlaşıyor. Kentsel dönüşüm, bu konuda çözüme yaklaşmak için oldukça önemli bir olgu. Kent bir yaşam alanı olarak sosyal, kültürel, ve ekonomik yapısıyla çevreyi betimliyor. Dönüşümün belirtilen bu alanların bütüncül kurgulanarak başarı ile yapılması öncelikli hedef olabilir. Bütüncüllükten bahsedildiğinde ihtiyaç ve öncelik listemizin oluşması, öncelikle bölgesel, devamında il devamında ilçe, mahalle ve uygulama alanlarına inilmesi, dönüşümün fizibilite yerine ihtiyacın aciliyetine göre hızlanması, bu dönüşümler gerçekleşirken kentin alt yapısında daha ilk kazma vurulmadan bütüncül olarak planlanmış ve esnekliğinin sağlanmış olması önemlidir.”

En ciddi sorun yeşil alan ihtiyacı ve ulaşım koordinasyonu

İstanbul’un altyapısındaki bu olumsuz tablonun iyi görünmemekle birlikte bir yandan da ulaşım sistemleri, sağlık, eğitim ve güvenlik açısından sürekli ilerleme kaydettiğini ve yakın çevresine kıyasla daha iyi durumda olduğunu belirten Türkoğlu, “En ciddi sorunlardan birisi yeşil alan ihtiyacı olarak görülebilir. Özel araç ve toplu taşıma sistemleri arasında koordinasyon, parklanma alanlarının yeterliliğinin sağlanması gibi konular ön plana çıkmaktadır. Tabii hizmet sağlayan personelin eğitimi de hizmet kalitesini doğrudan etkileyecektir. Bir metrobüs şoförünün yolcular ısrar etse dahi onların ve kendisinin sağlığı ve hayatını hiçe sayarak derin su birikintisine girecek cesareti ve yetkiyi kendisinde bulmaması gerekir” diye konuştu.

Otopark alanları sorunu güvenli biçimde yeraltında çözülmeli

Otopark alanlarının gün ışığı ihtiyacı olmayan alanlar olduğunu ve hem özel hem de kamu projelerinde yer altında otulturulmasının desteklenmesi gerektiğini ifade eden Türkoğlu, “Nüfus ve kullanım yoğunluğunun bu kadar yüksek olduğu, araziye özellikle açık alana bu kadar ihtiyaç duyulan bir şehirde bu maliyetlere de katlanılması gerekir. Tabii bu otoparklarda olağanüstü yağışlarda dahi güvenlik mutlaka sağlanmalıdır” dedi. Bazı durumlarda özellikle özel projelerde yeraltı otoparklarında su baskını sorunları ile karşılaşabildiklerini belirten Türkoğlu, “O nedenle ilgilendiğimiz alanlarda proje sorumlusuna bu konu ile ilgili gerçekleştirilmiş işlemleri ve önlemleri sormalı ve ona göre karar vermeliyiz” uyarısını yaptı.

Emlakjet Haber

0 Takipçi